Kategoriler
Günlük Manevi İlaçlar

Üzüntü ve Tasa ile İlgili Dualar Üzerine Bir Tespit

Allah ‘ın selamı, rahmeti, mağfireti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun.

Üzüntü ve tasa ile ilgili duâları içeren hadisleri araştırıyordum. Kütüb-i Sitte’nin bir kısmına baktım (aşağıda). Var olan bütün hadislere bakmadım. Yani çok derin bir araştırma değil. Neyse konuya dönelim. Duaların çoğunda tabii olarak belalardan kurtulma ile ilgili cümleler var. Fakat bunların yanında, ekseriyetinde, Allah ‘ın (c.c.) azameti, yüceliği ile ilgili cümleler olduğunu tespit ettim. Hatta öyle ki bazılarında direk böyle cümleler var. Bunun üzerinde tefekkür etmek lazım diye düşünmekteyim.

*** Üzüntü ve Tasa Halinde Dua ***

1813 – Hz. Sa’d (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Balığın karnında iken, Zü’n-Nün’un yaptığı dua şu idi: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke inni küntü mine’z-zâlimin. (Allahım! Senden başka ilâh yoktur, seni her çeşit kusurlardan tenzih edirim. Ben nefsime zulmedenlerdenim.)” Bununla dua edip de icâbet görmeyen yoktur.”

Tirmizi, Daavât 85. (3500).

1814 – Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) üzüntü sırasında şu duayı okurdu: “Halim ve azim. olan Allah’tan başka ilah yoktur. Büyük Arş’ın Rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur. Kıymetli Arş’ın Rabbi, arzın Rabbi, Semâvât’ın Rabbi olan Allah’tan başka ilah yoktur.”

Buhâri, Daavât 27, Tevhid 22, 23; Müslim, Zikr 83, (2730); Tirmizi, Daavât 40, (8431); İbnu Mâce, Dua 17, (3883).

1815 – el-Hudri (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün Mescid’e girdi. Orada Ensâr’dan Ebü Ümâme (radıyallahu anh) denen kimse ile karşılaştı. Ona:

“Ey Ebu Ümâme, niçin seni namaz vakti dışında Mescid’de oturmuş görüyorum?” diye sordu.

“Peşimi bırakmayan bir sıkıntı ve borçlar sebebiyle ey Allah’ın Resülü” diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselâm):

“Sana bazı kelimeler öğreteyim mi? Bunları okursan, Allah, senden sıkıntını giderir ve borcunu öder.”

“Evet, ey Allah’ın Resülü, öğret!” dedim.

“Öyleyse, dedi, akşama çıktın mı sabaha erdin mi şu duayı oku: “AIlahım üzüntüden ve kederden sana sığınırım. Aczden ve tembellikten sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten sana sığınırım. Borcun galebe çaImasından ve insanların kahrından sana sığınırım.”

(Ebü Ümâme) der ki: “Ben bu duayı yaptım, Allah benden gamımı giderdi, borcumu ödedi.”

Ebü Dâvud, Salât 367, (1555).

1816 – Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Hz. Fâtıma (radıyallâhu anhâ) Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a gelerek bir hizmetçi taleb etmişti. Resülullah ona:

“Şu duayı oku(man senin için hizmetçi edinmenden daha hayırlı)” dedi:

“Allahım! Sen yedi semânın Rabbi, Arş-ı Âzam’ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve herşeyin Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkân’ı indiren, tohum ve çekirdekleri açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen zâhirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen bâtınsın, senin dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar, zengin kıl.”

Tirmizi, Daavât 68, (3477); İbnu Mâce, Dua, 2 (3831).

1817 – Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı bir şey üzecek olsa şu duayı okurdu: “Yâ Hayyu ya Kayyum, birahmetike estağisu. (Ey diri olan, ey Kayyüm olan Rabbim rahmetin adına yardımını talep ediyorum).” Ve keza şöyle derdi: “Elizzu bi-yâ-ze’l-celâli ve’l-İkrâm.” (Yâ ze’l-celâli ve’l-ikrâm)i devamlı söyleyin!

Tirmizi Daavât 99, (3522).

1818 – Esmâ Bintu Umeys (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana: “Sana sıkıntı zamanında okuyacağın bir duayı öğreteyim mi?” diye sordu ve şu duayı söyledi: “Allâhu, Allâhu Rabbi lâ üşriku bihi şey’en. (Rabbim Allah’tır, Allah! Ben ona hiçbir şeyi ortak koşmam!)”

Ebu Dâvud, Salât 361, (1525), İbnu Mâce, Dua 17, (3882).

1819 – İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) demiştir ki: “Kimin sıkıntısı artarsa şu duayı okusun:

“Allahım ben senin kulunum, kulunun oğluyum, câriyenin oğluyum, senin avucunun içindeyim, alnım senin elinde. Hakkımdaki hükmün caridir. Kazan ne olursa hakkımda adalettir. Kendini tesmiye ettiğin veya kitabında indirdiğin veya nezdinde mevcut gayb hazinesinden seçtiğin, sana ait her bir isim adına senden Kur’ân’ı kalbimin baharı, sıkıntı ve gamlarımın atılma vesilesi kılmanı dilerim.”

Bu duayı okuyan her kulun gam ve sıkıntısını Allah gidermiş, yerine ferahlık vermiştir.”

Mecmau’z Zevaid’de (10, 136) mevcuttur. Hâkim’in Müstedrek’inde de (1,509) kaydedilmiş.

**********************************

Selam, duâ ve muhabbetle,

Allah ‘a (c.c.) emanet olunuz.

Kategoriler
Günlük

Beni Çek-me!

anadolu-universitesi-yuzuguAllah ‘ın selamı, rahmeti, mağfireti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun.

Bir sabah otobüsle üniversiteye gidiyordum. Otobüsün içinde sallana sallana giderken gözüm cam kenarında oturan ihtiyar bir amcanın parmağındaki yüzüğe takıldı. Bir amcaya bir de yüzüğüne baktım. Yüzüğün üstünde “Anadolu Üniversitesi” yazıyordu. Asıl sıradışı olansa amcanın o yüzüğü takmasıydı. Takdir edersiniz ki günlük hayatımız içinde sıklıkla karşılaşacağımız bir görüntü değil. Ben de amcanın fotoğrafını çektim.

Günler sonra sosyal medyada gezerken bir fotoğrafçı arkadaşımın paylaşımına denk geldim. Aklıma otobüsteki amca geldi. Hemen sosyal medyada paylaşmaya karar verdim. Derken birden zihnimde bir şimşek çaktı. Ya Hû ben bu fotoğrafı çektim ama amcadan izin falan almadım. Amcanın yüzü pek belli değil ama… Bir yanım “Hadi paylaş!” diyor öteki yanım da “Hooop! Dur bakalım! Kul hakkına falan girmeyesin?” diyor. Yani bir Güzel’in deyimiyle içimdeki iyi ile kötü harp halinde (“… I contain an angel and a devil struggling inside,…”). Kısa bir mücadeleden sonra bu konuyu bir büyüğüme sormaya karar verdim. Gelen cevap kısaca şöyle oldu. Çektiğimiz bir fotoğrafın içindeki insanların yüzleri belli oluyorsa, bu insanlardan izin/helallik almak gerekiyor-muş. Zira bu bir hak olur-muş.

Diyeceğim o ki; hızla akıp giden hayatın içinde farkın olmadan, umursamadan, sorgulamadan yaptığımız pek çok şey var. Aman dikkat!

Selam, dua ve muhabbetle,

Allah ‘a emanet olunuz.

Kategoriler
Günlük

Zaman Yönetimi

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun.

Bugün zaman yönetimi üzerine bir şeyler yazmak istedim. Günümüzdeki pek çok insan gibi ben de yoğunluktan şikayetçiyim. Zaman zaman gün 25 olsa ne güzel olurdu dediğim olmuştur. Peki günün 24 saatini çok verimli geçirdiğim halde mi böyle diyorum? Öhöm öhöm… Aslında hayır.

Bunu tespit etmek için bir süre boyunca her gün bir işe başlangıç ve bitiş saatlerimi not ettim. Özellikle de mesai saatleri içinde. Mesela:

… – 08:03 Okula varış

08:03 – 08:15 Laba varış

08:15 – 08:23 El yüz yıkama, personel odasından soğuk su alma

08:23 – 08:27 E-mail okuma, cevap yazma, gereksizleri silme vs.

08:27 – 08:29 Sunucu’ya bağlanıp X işlemini yapma.

şeklinde gidiyor… Böyle böyle herşeyi not ettim. Her seferinde de tam zamanını yazdım. Ne eksik olsun ne de fazla. Gün sonunda da gerçekten ne kadar “iş” yaptığıma baktım. Sonuç kötüydü (yazar burada sayısal değerler vermeye gönüllü değil.). Hal böyle olunca bir çözüm bulmak gerekiyordu. Ben de zaman yönetimi ile ilgili araştırmalar yaptım ve öğrendiklerimi uygulamaya koyuldum.

Kısa kısa tecrübelerimi aktarayım. He önceden söyleyeyim. Bazıları çok duyduğunuz şeyler. Ama öyle olması gerekiyor(muş):

  • Bence anahtar nokta plan yapmakta. Daha da önemlisi bu plana sadık kalmakta. Her günün akşamında ertesi gün için planı çıkarmak gerekiyor. Yatmadan evvel zihni ertesi güne hazırlamak faydalı oluyor. Bu biraz bilgisayarı kapatmakla bilgisayarı uykuya almak arasındaki fark gibi galiba. Yani plansız olarak yatıp ertesi gün (sabah) günlük planı çıkarınca bilgisayarı açmak gibi oluyor. Güne hazırlıklı olmak (en azından bana) daha zor geliyor ve daha fazla vakit alıyor. Fakat önceki gün, akşamdan (zihinde ve telefondaki takvimde) plan belli olarak yatınca sabah daha şuurlu ve kararlı hareket etmek mümkün oluyor.
  • Az buçuk anlaşıldığı üzere takvim kullanmak lazım. To-do listler bence tırt (kusura bakmayın). Niye to-do listler tırt? Bir kaç sebebi var. Birincisi, to-do listler başlangıçta az oluyor. Çok sevimli görünüyor. Fakat daha sonra çarşaf çarşaf uzuyor. Çünkü her iş hemen bitmiyor. Aylarca bir iş orada kalabiliyor. Bıkkınlık geliyor insana. İkincisi, bir işin başlangıç ve bitiş tarihi/zamanı konusunda net bir bilgi vermiyor. Başlangıç ve bitiş tarihi/zamanı derken o iş ne zaman yapılmalı, ne kadar sürmeli falan belirli değil. Müsadenizle açıklayayım. Sabah saatleri genelde günün en verimli saatleri oluyor. Şimdi bir dersin yoklama güncelleme işi çok uzun sürmez. Ben bunu sabah işe gelince yapabilirim. Ancak yazık olur. En değerli vakitte o kadar değerli olmayan bir iş yapmış olurum. Halbuki akşam (atıyorum) 16.30 – 16.50 arasında yapsam daha iyi olurdu. İş çıkışından önceki yarım saatte zaten pilim bitmiş oluyor. Bedensel olarak da iş yapış hızım azalıyor. Yoklama güncelleme işi dinlendirici olmaz ama çok süper zihin hareketi de gerektirmez. Bu yüzden böyle bir işi, zihnin yorgun olduğu bir vakitte yapmak daha mantıklı. Takvim kullanınca bu belirli oluyor. To-do list olursa (özellikle vakit belirtilmemişse) belirsiz oluyor. (Mobil uygulamalardaki) to-do listteki girdiye vakit eklemek mümkün. Ancak onlarda günün genel planı gözükmüyor. Hangi iş hangi işten sonra yapılacak görmek kolay olmuyor. Vakit belli olsun diye (az önce bahsettiğim gibi alarm kurma vs özelliği yoksa) özellikle elle yazınca da olmuyor. BIL101 yoklama listesini çarşamba 9’a kadar güncelleyip Moodle’a koy. Telefonun ekranının tamamı bir to-do girdisi oldu. Evet iş bitiş tarihi var ama günün hangi saatinde yapsam daha iyi olur? Yine belli değil. Ayrıca bu iş 20 dakika mı sürer yoksa 3 saat mi? Yani öyle ya da böyle takvim kullanmak bir günün, haftanın, ayın özetini daha iyi şekilde gösteriyor.
  • Takvim tutmak tek başına yetmiyor. Takvime/plana sadık kalmak gerekiyor. Plana bağlı kalmayı engelleyen bir kaç şey var. Birincisi, planı doğru yap(a)mamak olabilir. Yani bir iş x saatte yapılır demiş olabilirsiniz. Aslında o işi x+y saatte yapacaksınızdır. Bunu başta öngörememiş olabilirsiniz. Bir sonraki seferde geçmiş tecrübelere dayanarak yaparsınız. Ama sürekli böyle oluyorsa sorun sizdedir. Kendinize bir baktırın 🙂 İkincisi, dış etkenler zaman zaman işinizi bozuyor. Birisi geliyor ve işinizin ortasında başka iş veriyor. Acil bir şey çıkabiliyor yani. Öyle olunca o an yaptığınız iş gümbürtüye gidiyor. Plan kayıyor falan. Bunu önlemenin bir yolu (acil değilse) hayır demek ya da en azından o an yapılan işi bölmesini engellemek olabilir. Tabi o an gelen işin aciliyeti ve kim tarafından istendiğine göre hayır demek her zaman mümkün olmuyor. Ona bir çözüm bulamadım 🙁 Üçüncüsü, dikkati yeterince verememek ve o işi yapma konusundaki isteksizlik olabilir. Bu konuda kendinizle savaşmanız gerekebilir. Ben öyle yapıyorum. Benim dikkat sürem (çok) kısa. O yüzden bir işi (bir seferde yapılabilir) birkaç parçaya bölüp kısa aralarla yapmayı deniyorum. Meşhur parçala-yönet taktiği. İşe yaradığı ve yaramadığı zamanlar oldu. Bazen bir işi yaparken bir anda aslında tahmininizden daha zor olduğunu ve daha fazla zaman alacağını farkettiğiniz zamanlar oluyor. Bu durumda bütün planlar alt üst oluyor. Ben genelde o durumlarda geri çekilip nefes almaya, durumu kabullenmeye (komik ama öyle), üzerinde düşünmeye, nasıl çözeceğimi bulmaya ve sonra da tekrar aksiyon almaya çalışıyorum. Bu aslında bilinçli yaptığım bir şey değil. Benim için doğal süreç bu. Bende böyle. Sizde nasıl çalışır bilmiyorum.
  • Bir işe verdiğiniz süre neyse o işi o kadar sürede bitiyorsunuz. Aslında daha bile fazla zaman aldığı oluyor. Yani yoklama güncelleme örneğinden gidersek 20 dakikada yaparım bu işi dersem 20-25 dakika oluyor genelde. Çünkü iş sırasında bir dikkat dağınıklığı (telefonun çalması, odaya birinin gelmesi, aklına bir şey gelmesi vs) yüzünden geri işe dönme süresi; dikkat dağınıklığına sebep olan şeye ayrılan süre ve işin zorluğuna göre tekrar zihni olarak o işe geri dönme süresi plandaki süreye ekleniyor. Ayrıca zihin de ister istemez o hızda çalışıyor. Yani 15 dakika dersem belki gerçekten o sürede yapacağım. Vücut ona göre alarm durumuna geçecek ve hormonları falan ona göre ayarlayacak. Artık nasıl oluyorsa. Kendinizi nasıl şartladığınız önemli yani. Tabi abartmaya da gerek yok. Yani en hızlı şekilde 15 dakikada yaptığınız işe 10 dakika demenin bir anlamı yok. Gerçekçi değil. Vücudun, zihnin öyle gerçek dışı bir süreye adapte olması gibi bir durum da olmuyor. Hatta yaaaa 10 dakika içinde yapamadım deyip amaaaan nasılsa yarışı kaybettim diyerek 30 dakikada yapmaya da sebep olabiliyor. Tecrübeyle sabit. Süre verirken genelde olabildiğince gerçekçi süreler verip gerçekten o sürede bitirmeye kararlı olmak lazım. Her zaman değil ama zaman zaman da normale göre kendinizle yarışmak da güzel olabiliyor. Yani 25 dakika deyip 23 dakika da yapmak için kendinizle yarışmak gibi. Bu minvalde iş yapım süreleri için rekorlarınızı da bir yere kaydederseniz belki daha bile zevkli olabilir. Tamam abartmayıp işe geri dönüyoruz. Kendimize iş çıkartmayalım!
  • Aynı anda bir çok iş yapmak (şu multi-tasking denilen zımbırtı) külliyen yalan. Kesinlikle iş yapma süresini uzatıyor. Belki ben beceremiyorum ama duyduğum ve anlatılanlara göre de öyle. Ancak şöyle bir multi-tasking oluyor. Bir yandan biriyle telefonda konuşurken diğer yandan konuşulan konuyla ilgili olarak bilgisayarda mesela bir sitede bir şey aramak mümkün. Yoksa iki bağımsız işi yapmak mümkün değil. Bence.
  • Gün içerisinde ölü saatler var. Mesela işe gidiş ve işten dönüş. Bu vakitlerde bazı tırt işleri yapmak mümkün oluyor. Daha önce de bahsettiğim gibi verimli saatleri harcamak yerine böyle saatleri değerlendirmek daha iyi oluyor. Mesela EFT’yi göndermek, fatura ödemek, akla takılan bir şeyi yolda giderken aramak mümkün. Klasik olarak kitap vs okumak da mümkün ama ben pek yapamıyorum. Gözlerim karışıyor/yoruluyor. Bu minvalde bulabildiğim tek çözüm Pocket gibi uygulamalar kullanmak. Kaydedilen yazının fontları (elektronik olduğu için) büyütülebiliyor. Okuması kolaylaşıyor. Yolculuk (benimkisi gibi) uzun sürüyorsa vaktin nasıl geçtiğini anlamamak için iyi bir yöntem olabiliyor.
  • Biraz tuhaf gelebilir ama çok yememek de iyi oluyor. Çünkü ne zaman çok yemek yesem performansım düşüyor. Rehavet çöküyor. İş yapma isteğim azalıyor. Mümkünse midenin 3’te 1’i katık, 3’te 1’i su ve 3’te 1’i hava olsun.
  • Kağıt kalem güzel ama yanında taşımak dert. Akıllı telefonlarda harika uygulamalar var. Benim kullandığım birkaç uygulamayı söyleyeyim. Takvim için Google Takvim kullanıyorum. Her mobil ortamda var. Senkronizasyon özelliği sayesinde bir yerde değişiklik yapmak yeterli oluyor. Ayrıca telefonun ekranında Event Flow Calendar Widget uygulaması ile oluşturduğum bir widget var. Bu uygulama Google Takvim’den verileri alıp widget üstünde gösteriyor. Uzun uzun anlatmam çok uygun olmaz. Deneyin görün derim. Belgelerime istediğim yerden erişmek için Dropbox kullanıyorum. Google Keep var. Bu uygulama da aslında bir to-do list uygulaması gibi. Burada genelde süresiz şeyler var. Örneğin, okumak istediğim kitapların listesi, borç aldığım insanlar, bir duâ falan. Google Keep’in de mobil uygulamaları var ve tarayıcıdan erişmek mümkün.
  • Son anda aklıma geldi. Çok kısaca bahsedeyim. Telefonu sessize alıp ters çevirip uzak bir köşeye koyun. Mümkünse. İş yapacağınız süre boyunca sosyal medya ve diğer uyarılar sizi rahatsız etmesin. 10-15 saniyelik bölünmler yüzünden bir iş normalin 3 katı kadar vakit alabiliyor. Benden söylemesi.

21:57 ‘de başladığım bu yazı işini 23:57’de bitirdim. Bu süre zarfında 2 çay içtim. Bir kere  kardeşlerim film izlerken filmi kapattım 🙂 3 kere de telefonu kontrol ettim. Bu iş biraz eğlence işiydi. O yüzden bu bölünmeler çok önemli değil belki. Bir de sevdiğim bir şeyi yaptığım için geri dönmesi kolay oldu. Ama ben ben olayım, siz de siz olun ve özellikle mesai saatleri içinde bir işi yaparken böyle 65.536 kere bölmeyin.

Selam, dua ve muhabbetle,

Allah ‘a emanet olunuz.

Kategoriler
Genel Günlük

Okçuluk Duâsı

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun.

Daha önceki yazılarımda Kemankeş Mustafa Efendi’nin yıllar önce okçuluğun sırlarını bizimle paylaşmak için yazdığı kavsnamesini okuduğumu söylemiştim. Kavsnamenin başlarında ok atmakla ilgili bir duâ var. Ben bu duâyı ezberlemek istedim. Ezberlerken de her kelimenin anlamını öğreneyim. Bu şekilde daha hızlı öğrenirim, aklımda kalır diye düşündüm. Kelime anlamlarını araştırırken duânın yanlış yazıldığını anladım (1). Doğrusunun Arapça hali aşağıda verilmiştir.

Duânın bir hikayesi var. Efendimiz (s.a.v.) bir savaşta (Uhud olması lazım) pirimiz Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) ‘ı önüne oturtmuş. Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) her ok atışında “Allah ‘ım! Atacağım ok senin okundur. Onu düşmanına eriştir!” diye dua edermiş. Efendimiz (s.a.v.) ‘de her seferinde bu duanın arkasından “Allah ‘ım! Dua ettiği zaman, Sad’ın duasını kabul et! Allah ‘ım! Sad’ın atışını, okunu doğrult!” diye dua eder, “Ey Sa’d! Babam anam sana feda olsun! Durma at!” dermiş. Öyle ki, Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) ‘ın tirkeşi boşalınca Efendimiz (s.a.v.) kendi oklarını tek tek Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a.) ‘ın yayına yerleştirmiş (2). Allah bizleri şefaatlerine nail eylesin. (Âmin)

أَبِي بَكْرٍ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُ ، قَالَ : سَمِعْتُ النَّبِيَّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ فِي سَعْدٍ : ” اللَّهُمَّ سَدِّدْ رَمْيَتَهُ ، وَأَجِبْ دَعْوَتَهُ ، وَحَبِّبْهُ “

Kaynaklar:
(1) Vural, H. ve Aksoy, Y. M. (2010). Kavsname – Kemankeş Mustafa Efendi (ss. 39-40). Tokat: Taşhan Kitap Yayınları.
(2) Köksay, M. A. (2007). İslam Tarihi – Hz. Muhammed (s.a.s.) ve İslamiyet (Cilt 3, ss. 535-536). İstanbul: Işık Yayınları.

Kategoriler
Günlük

Kemankeş Mustafa Efendi’nin Kavsnamesinden Bir Alıntı

Esselamu aleykum ve rahmetullah,

Bilen bilir bür süredir geleneksel okçuluk ile uğraşmaktayım. Şuan bir yandan talim yaparken diğer yandan da Kemankeş Mustafa Efendi’nin kavs-nâmesini okuyorum. Hoşuma giden, sizlerle paylaşmak istediğim pek çok yer var. Birinden başlayayım istedim.

Şu an okuduğum kısımdaki konu okçuluğun, bilhassa menzil atışlarının, sabır gerektirdiği üzerine. Konuyla ilgili verilen misal çok hoşuma gitti. Buyrun…

“… dimişlerdür aceleyle yürüyen yolda kalur har-ı lenk anul anul menzil alur imdi meşeldür segirdim ile giden at yolda kalur amma aksak eşek aheste aheste yürümek ile konaga varur zira menzil atmak ya keramet ya idman dimişlerdür…”

🙂

Selam, dua ve muhabbetle,
Allah ‘a emanet olunuz.

Kategoriler
Günlük

Türkçe ile Hintçe Arasındaki Benzer Kelimeler

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun.

Geçtiğimiz günlerde izlediğim bir Bollywood filminde bir şey farkettim. Hintçe ile Türkçe arasında epey benzer kelime var. Bunun sebebi nedir tam bilmiyorum. Belki direk bir alışveriş olmamıştır. Fakat 3. ortak bir dilden (Farsça) alınmış kelimeler olabilir. Bir bilen varsa söylesin, öğrenelim.

Benim farkettiğim benzer kelimeler:

ishq = aşk
duaa = dua
jism = cisim/beden
rooh = ruh
nazar = nazar/bakış
bashar = beşer
raks = raks/dans
nishaan = nişan/belirti
dum = tam
aawaara = avare
Jannaton = Cennet
shiddaton = şiddet
sajdon = secde
noor = nur/parıltı
sabar = sabır
darbadar = derbeder

Teselli, Rab, cihad, sükunet gibi kelimelerde de benzerlikler var. Fakat onların nasıl yazıldığını bilmiyorum.

Bu kelimelere baktığınızda dikkatinizi çeken bir şey olmuştur muhakkak. Evet evet, kelimeler İslâm ile, tasavvuf ile ilgili gibi duruyor değil mi? 🙂

Selam, dua ve muhabbetle,
Allah ‘a (c.c.) emanet olunuz. 🙂

Kategoriler
Günlük

Mücevherleri Saklamak

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, affı ve rızası üzerine olsun.

Son zamanlarda fark ettiğim, bence üzücü bir şeyi belki bir farkındalık oluştururum, faydam dokunur diye size anlatmak istedim.

Niyetim kimseyi suçlamak, kırmak, üzmek değildir. Kalp kırmaktan Allah’a sığınırım.

Bazı hanımlar kendilerini sosyal medyada görsel anlamda gizleyebilmişler. Bir vesileyle haklarında arama yapsanız en azından görsel anlamda hiçbir şey bulamıyorsunuz. Bana sorarsanız bu çok zor bir iş. Herhalde resimlerini koymamak için bin bir nefs mücadelesi veriyorlardır. Maşaallah, ne güzel!

Burada bence üzücü olan şey bazı “mücevherler”in bazı arkadaşlarının, onların hassasiyetlerini bilmedikleri için (yazar burada hüsnü zan etmek istiyor), birlikte çekildikleri fotoğrafları sosyal medyada etrafa saçmalarıdır.

Allah sevdiklerimizin hassasiyetlerine aynı derecede saygı gösteren, aynı hassaslıkta yaklaşan kullarından eylesin. (Âmin)

Selam, duâ ve muhabbetle.
Allah ‘a emanet olunuz.

Kategoriler
Günlük Manevi İlaçlar

Receb-i Şerif için Duâlar

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, affı, mağfireti, merhameti, nuru üzerinize olsun.

Recep ayına çok az bir zaman kaldı. Sosyal paylaşım sitelerinde merhum Hocam Mahmud Es’ad COŞAN (Rh.a. – 1 Fatiha, 3 İhlas) ‘den bir alıntının sıklıkla yapıldığını gördüm. Hemen bilmeyenler, görmeyenler için buradan ben de paylaşayım:

“Receb ayının ilk gecesi duaların kabul olduğu çok kıymetli bir geceymiş. Hatırınızda olsun. Hani insan bazen ileriye dönük işlerinde bir not alır ya, siz de bu işin bir notunu alın. Aklınıza veya defterinize veya kenara yazın ki 20-25 gün sonra bir gece gelecek ki dualar makbul. O zamanı kaçırmayın. Takvimlere bakın, o gece yapacağınız duaları şimdiden düşünün.” M.E.C.

Heyecanla Recep ayının ilk gecesini (yanlışım yoksa Cum’a gününün akşamı) bekliyoruz. Dualar kabul oluyormuş. Ne güzel! Zaten bir sürü şey için dua etmem lazımdı. Sizin de istedikleriniz vardır. Fırsat bu fırsat yani…

Geçtiğimiz günlerde de (7 Mayıs 2013 tarihinde Akra FM ‘de Ummandan İnciler programı adıyla yayınlanan sohbetin takriben 4.dksından sonra olması gerekiyor. Sohbetin adı: Namaz – Sözünde durmak – Komşusunun emin olması) merhum Hocam Mehmet Zahid KOTKU (R.a. – 1 Fatiha, 3 İhlas) şunları söylemişti:

“… Kader denen bir şeyimiz vardır, imanımız. Bunu hiçbir şey durdurmaz, ancak yalvarışlar, duâlar. Onun için Cenab-ı Hakk ‘a çok duâlar etmelidir. Hususi duâ kitapları vardır. Biz bu duâları bilemeyiz ve becerip de söyleyemeyiz de. Onun için eski büyüklerimizin yaptıkları gerek Cenab-ı Hakk ‘ın gerek Peygamberimiz ‘in (s.a.v.) gerek büyük evliyalardan intikal eden o duâlar çok makbul duâlardır. O duâları etmeli ki, o kaza ve kaderler de geri çevrilsin…” M.Z.K.

Ben de bunun üzerine bu sınıflara giren duâları araştırmaya başladım. İlk duâ, bizim çok iyi bildiğimiz, 3 ayların başında Efendimiz ‘in (s.a.v.) sık sık yapmamızı istediği duâ:

“Allahumme barik lena fi recebe ve şa’ban ve belliğna ramazan” (Âmin) (Ahmed bin Hanbel, Müsned, 1/259)

“Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını bizim için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır” (Âmin)

Diyanet ‘in sitesinde de pek çok duâ buldum. Bunlar Recep ayına özel duâlar değiller. Fakat M.Z.K. Hocamız ‘ın söylediği gerek Cenab-ı Hakk ‘ın gerek Peygamberimiz ‘in (s.a.v.) gerek büyük evliyalardan intikal eden duâlardır.

Kaynak: http://dua.diyanet.gov.tr/

Bildiğiniz, bulduğunuz duâları bir şekilde bu fakire de iletirseniz, çok bahtiyar olur.

Selam, duâ ve muhabbetle,
Allah ‘a emanet olunuz…

Kategoriler
Günlük

Marshmallow Deneyi ve Hayat

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun,

İnternette video izlemeyi seviyorsanız büyük ihtimalle çocuklara uygulanan meşgur marshmallow testini izlemişsinizdir.

Bilmeyenler için kısaca söyleyeyim. Bu test (The Marshmallow Test) zevki erteleme becerisi testidir. Testi yapacak kişi ile bir çocuk bir odaya giriyorlar. Odada bir masa var ve masanın üzerindeki tabakta bir marshmallow var. Deneyi yapacak kişi dışarıda bir işi olduğunu ve çocuğa burada beklemesini söylüyor. Çocuk beklerken de eğer marshmallowu yemezse ona geldiğinde bir tane daha vereceğini söylüyor.

Bu deneyi pek çok kez izledim. Her seferinde de bunun çok basit bir test olduğunu düşünüyordum. Düşünsenize sadece 10dk bekleyip bir tane daha marshmallow sahibi olacaksınız. Bence 2 marshmallow için kabul edilebilir bir zaman.

Hepimiz aslında bir bakıma buna benzer bir deneyin, imtihanın içinde değil miyiz? İslami kurallara uygun bir şekilde belirli bir süre yaşarsak, bize sonsuz ve dünyaya göre kat kat kat kat … kat daha güzel bir ahiret hayatına sahip olacağımız vaad ediliyor.

Hamiş: Allah ‘ın (c.c.) razı olduğu bir kulu olarak yaşayıp, razı olduğu bir kulu olarak huzuruna varmak hepimize nasip olsun. (Âmin)

Selam, dua ve muhabbetle,
Allah ‘a emanet olunuz.

Kategoriler
Günlük

Duâ Kağıdı

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun

Kendim için hazırladığım bir duvar kağıdını sizinle paylaşmak istedim.

Duvar kağıdı verimli, bereketli çalışma için, Allah ‘ın yardımına mazhar olmak için, işte muvaffak olabilmek için yaygın olarak okunan duâları içeriyor. Duâları nereden aldığımı ve kaç kere okunması gerektiğini de sonuna daha ufak boyutta yazdım.

Belki eklemeler yapmak istersiniz, boyutlarını değiştirmek istersiniz ya da farklı renklerde duvar kağıtları oluşturmak istersiniz diye Photoshop belgesini de koyuyorum.

Selam, duâ ve muhabbetle,
Allah ‘a emanet olunuz.

Photoshop Belgesi | Duvarkağıdı (1440×900) 

ise_baslamadan_once_1440_900