Kategoriler
Anlatım Bilgisayar Bilimleri

Dizin Listeleme

Allah ‘ın selamı, rahmeti, bereketi, ihsanı, ikramı, affı, mağfireti, rızası üzerinize olsun,

Bugün kısaca dizin listelemeden bahsedeceğim. Diyelim ki kişisel websitenizde dizinlere erişim kapalı. Yani bir klasörün içini göremiyorsunuz/listeleyemiyorsunuz. www.benimsitem.com/ekdosyalar dizinine ulaşmak istiyorsunuz fakat hata alıyorsunuz, ulaşamıyorsunuz. Apache sunucularda bunu yapmanın kolay bir yolu var.

Belki daha önce duymuşsunuzdur, .htaccess diye bir dosya var. Bu dosya bir ayar dosyası. Hangi dizine koyarsanız o dizine ait erişim vb diğer kuralları belirler.

Htaccess’in kendine has kodlama sistemi var. Dizin içindekileri listelemek için öncelikli olarak yapmanız gereken şey .htaccess adında bir dosya oluşturmak ve içine;

Options +Indexes
IndexOptions +FancyIndexing

Indexes dizin içindeki şeyleri indekslemek için kullanılan koddur. Tahmin ettiğiniz üzere + işareti seçeneği etkinleştirmeye yarıyor. Alternatif işaret olan – işareti de etkisizleştirmek için kullanılıyor. Bir sonraki satırda da nasıl bir listeleme yapacağımızı belirliyoruz. FancyIndexing güzel ve ayrıntılı listeleme seçeneğidir. Başka seçenekler de var ama ben burada bahsetmedim. Bu iki kodu .htaccess adlı metin belgesinin içine yazıp kaydettikten sonra listeme yapmak istediğiniz dizinin içine atın.

Eğer herşeyi doğru şekilde yaptıysanız karşınıza çıkacak sayfa şu tip bir şey olmalı (:

Dizin Listeleme
İşlemleri doğru yaptıysanız dizin görünümü bu şekilde olacaktır

Allah ‘a emanet olunuz…

Kategoriler
Anlatım Linux

Pardus 2011 Firefox Plugin Ekleme

Öğrendim ki, Pardus’ta tarayıcı pluginlerinin olduğu bir klasör varmış. Bu klasörün yolu: /usr/lib/browser-plugins/. Bir plugin dışında hepsi buradaydı. Sadece flash pluginin yeri farklıydı. Onun yeri de /opt/sun-jdk/jre/lib/i386/ klasörü içinde. Buradaki kütüphanelerin (.so olanlar) kısayolunu indirdiğiniz firefox klasörü içindeki plugins kısmına koymanız yeterli.

Ben sizin için daha kolay olsun diye, çok basit anlamda kullancı hata kontrolü dahi olmayan, bir script yazdım. Scripti çalıştırmak için;

1-Scripti masaüstünüze koyun

2-Terminali açın ve (bilmeyenler için cd komutlarını kullanarak) masaüstüne gelin

3-sudo bash ps.sh yazın entera basın. Daha sonra şifrenizi girin

4-Sizden indirdiğiniz firefox klasörünüzün içindeki plugins klasörünün tam yolunu yazmanızı isteyecek. Tam yolu örnekteki gibi yazın

plugin script

Kategoriler
Anlatım Linux

Firefox – Flash Player Plugin – Linux

Küçük bir giriş yaptıktan sonra asıl meseleye gelmek istiyorum. Önce problemi anlatayım. Pardus 2011 ile varsayılan olarak gelen Firefox 4 (Beta 9du sanırım) hotmailde sorun çıkarttı. Hotmailde gelen e postayı okurken sürekli sayfayı yeniliyordu. Bende Firefox’un eski kararlı sürümü v3 ü yükledim. Şu an tam versiyonunu hatırlamıyorum. Fakat bir sorun çıktı, flash player (: Aaaaa yapmaaa evet evet değil mi bende de oldu ne kötüüü… :/ diyor olabilirsiniz (: Ama sorun yok, az önce hallettim bu sorunu. Çözümü gayet basit(miş); önce flash player plugini indiriyoruz. Daha sonra indirdiğimiz Firefox klasörünün içindeki plugins klasörünün içine kopyalıyoruz. Hepsi bu ((: Ben daha zor bir şey sanıyordum, ön yargılı olarak, ama gördüğünüz gibi gayet basit (:

Başka bir anlatımda tekrar görüşmek dileğiyle,

herkese hayırlı akşamlar (:

Kategoriler
Anlatım Linux

Nvidia Optimus Teknolojisi ve Linux Dağıtımları

Merhaba sevgili okurlar,

Bildiğiniz gibi uzun süre önce Nvidia’nın ortaya çıkardığı Optimus teknolojisi Linux dağıtımları ile uyumsuz. Bu gün sizlere bu uyumsuzluğun sebebini açıklayacağım.

Öncelikle size Nvidia Optimus teknolojisinden bahsetmem gerekiyor. Bildiğiniz gibi her bilgisayarın bir ekran kartı ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaç dahili yada harici ekran kartı kullanılarak giderilir. Fakat bir sorunumuz var. Eğer dahili ekran kartımız varsa o çok sevdiğimiz yada büyük hevesle çıkmasını beklediğimiz ayrıca son çıkan ekran kartlarını bile zorlayan oyunları oynayamayız. Fakat pil ömrümüz daha uzundur çünkü çok alengirli şeyler yapamayız ekran kartımız dahilidir ve bilgisayarı kasar. Hatta çoğu zaman çalıştırmaz.. Şimdi diğer seçeneğe gelelim. Çok harika bir ekran kartımız var. Hangi oyunu açarsan aç, oyun grafik ayarlarını ne yaparsan yap ekran kartımız bana mısın demiyor. Fakat en baba oyun oynarken öve öve bitiremediğimiz ekran kartınımız basit bir resimi açarken, bir pdf dosyasını okurken de devrede oluyor. Yani basit bir işlem için bile koca bir ekran kartını çalıştırıyoruz. Gereksiz yere fazla iş yapıyoruz. Doğal olarakta pili daha çabuk yiyoruz.
Nvidia bu tip durumlara çözüm olması için Optimus teknolojisini geliştirdi. Bu teknolojiyle birlikte bilgisayarımızda iki ekran kartını da bulundurabiliyoruz. Aslında bulundurmaktan ziyade kullanabiliyoruz. Basit işlerimizi yaparken dahili ekran kartımız devrede oluyor. Bir oyun açtığımızda ise harici ekran kartımız devreye giriyor. Önceden bunu yapamazdık. Fakat artık böyle bir teknoloji var. Aynı anda iki ekran kartı kullandığımız için bu sistemi “hibrit” olarak adlandırmışlar.
Bu sistem Microsoft’un işletim sistemlerinde gayet güzel işliyor fakat gel gelelim linuxlarda sorun var. Nvidia linux dağıtımlarında Optimus teknolojisinin kullanılması için bir sürücü yazmıyor. Şuan var olan hiçbir sürücü Optimus teknolojisini desteklemiyor. İnternette yaptığım araştırmalara görede yakın bir zamana kadar da böyle bir sürücü yazılmayacak. Aklıma gelen ilk sebep az linux dağıtımı kullanıcısının olması… Mantıklı mı? Bence değil.. Fakat elimizden gelen bir şey yok. İnşaallah en kısa zamanda Linux dağıtımları için Optimus desteği gelir..
Saat epey ilerlemiş ben yazımı yazarken, artık yatma vakti, herkese iyi geceler (:

Kategoriler
Anlatım Bilgisayar Bilimleri

Veritabanı Aynalama/Yansıtma (Database Mirroring)

Veritabanı aynalama da sadece bir sunucu müşterilere hizmet verir. Buna esas, asıl ya da ana sunucu (principal server) denir. Ben bana daha anlaşılır geldiği için birincil sunucu tabirini kullandım. Sistemin iki sunucu ile çalıştığını söylemiştik. İşte diğer sunucu beklemededir ve sunucunun bu durumu (beklemede kalma) aynalama oturumuna (mirroring session) göre ve ayarlara göre değişir. Bu sunucuya ayna sunucu (mirror server) denir. Fakat ben yine daha iyi anlaşılması açısından ikincil sunucu olarak bahsettim. Veritabanı aynalama oturumu (iki veritabanı arasındaki bağlantı) senkronize edildiğinde (yani iki veritabanı arasında bilgilerin eşitlenmesi işlemi gerçekleştirildiğinde) veritabanı aynalama olayı gerçekleşir ve hazırda bekleyen ve afet anında devreye girecek olan ikincil veritabanını oluşturur. Veri eşitleme oturumu senkronize olmazsa, veritabanı veri kaybı da olsa, beklemede durur. Veritabanı aynalamada birincil sunucuda gerçekleşen her ekleme, çıkartma ve güncelleme işlemi ikincil sunucu üzerinde de olabildiğince hızlı bir şekilde gerçekleşir. Yeniden gerçekleştirme işlemi birincil sunucunun ikincil sunucuya işlem kayıtlarını (transaction logs) göndermesiyle başlar. İkincil veritabanında bu işlemleri ikincil ve beklemede olan veritabanı üzerinde uygular. Çoğaltmada (Replication) işlemler mantıksal düzeyde gerçekleşirken veritabanı aynalamada işlemler fiziksel düzeyde gerçekleşir. Çünkü direk olarak veriler ayrı bir diske yeniden yazılır. Birincil ve ikincil sunucular aynalama oturumu esnasında birbirleriyle iletişim içerisindedirler ve karşılıklı olarak çalışırlar. Her iki eş (partner) de aynalama oturumu esnasında birbirini tamamlayacak şekilde çalışır. Bu roller birincil ve ikincil rolleridir. Her hangi bir zamanda eşlerden biri birincil rolü gerçekleştirirken diğer eş ikincil rolü gerçekleştirir. Her eş kendi rolünün sahibidir. Birincil rolü üstlenen eş birincil sunucu olarak adlandırılır. Birincil sunucu üzerindeki veritabanına da birincil veritabanı denir. Diğer sunucu ise bu duruma bağlı olarak ikincil sunucu özelliğini gösterir ve onun üzerindeki veritabanı da ikincil ya da ayna veritabanıdır.

Veritabanı aynalamanın bir faydası veriyi korumaktır. Veri eskiden bir veritabanı üzerinde yer alırken şimdi iki ayrı sunucu üzerinde aynı bilgileri içeren iki veritabanı bulunur. Sunucunun birinde bir hata olduğunda ikinci sistem devreye girerek kullanıcıların çalışmasına devam edebilir. Yani veri yedek bir sistemde tutularak korunmuş olur.

Bunun yanı sıra veritabanı aynalama tam anlamıyla ya da neredeyse tam olarak veri yedeği alınır. Bu yedek yüksek güvenlik veya yüksek performans moduna göre değişiklik gösterir. Yüksek güvenlik modu senkronize olarak çalışır. Yüksek performans modu zamandan kazanmak için asenkron olarak çalışır. Çalışma mantıkları aşağıda açıklanacaktır.

Yüksek güvenlik modunda birincil sunucu aktif kayıtları ikincil sunucuya gönderir. İkincil sunucu bu kayıtları alıp ikincil veritabanına yazmadan önce diske yazar ve sonra birincil veritabanına “Ben kayıtları diske yazdım bir sonraki işlemi yapabilirsin” anlamına gelen bir mesaj gönderir.  Sonrada diske yazdığı kayıtları ikincil veritabanına uygular.

Yüksek performans modunda ise birincil sunucu ikincil sunucuya kayıtları gönderip ve ikincil sunucunun kayıtları diske yazdığı onayını beklemeden işlemleri gerçekleştirmeye devam etmesidir. Yani yüksek güvenlik modunda ki ikincil diskin birincil diske olan geribildirimi beklenmez. Bu sayede geribildirimi bekleme süresi ortadan kalktığı için birincil sunucu işlemleri hızlı bir şekilde gerçekleştirir.

Veritabanı aynalamanın bir diğer faydası veritabanına erişimin sürekli kılınmasını sağlamasıdır. Daha öncede bahsettiğimiz gibi birincil sunucu çalışmayı durdursa bile yedek sunucu üzerinden veritabanına erişim mümkün olduğu için sistem çalışmaya devam eder. Bu nedenle afet durumlarında zor durumda kalmamak için tercih edilen yöntemlerdir. Yüksek güvenlik modunda bir afet olması durumunda yedekte beklemede olan veritabanı çevrimiçi hale geçer. Burada çok az bir veri kaybı vardır. Diğer modlarda veritabanı yöneticisi alternatif veritabanını ayağa kaldırır.

Veritabanı aynalama sisteminin son faydası ise güncelleştirmeler sırasında ürün veritabanının (production database) erişimini arttırır. Aynalamanın kullanıldığı sistemlerde veritabanı çevrimdışı süresini azaltmak için bir sistem üzerinde SQL Server güncelleştirmeleri yapılırken yedek sistem çalışır. Daha sonra yedek sistemin güncelleştirilmesi yapılarak hem veritabanı çevrimiçi tutulur hem de sistemler güncellenmiş olur.

Kategoriler
Anlatım Microsoft

Veritabanı Kopyalama/Replikasyon (Replication)

Diyelim ki bir sunucumuz ve bu sunucu üzerinde de bir veritabanımız var. Binlerce kişi aynı anda bu veritabanına bağlandığını düşünelim (Bakınız. Facebook, Twitter vb sosyal medya veritabanları). Bu sunucu, günümüz şartlarında (2014) kaynakları ne kadar kuvvetli olursa olsun, bütün isteklere cevap vermekte zorlanacaktır. Bu nedenle de işlem yapmak çok uzun sürecektir. Ayrıca sadece bir veritabanının sadece bir sunucu üzerinde çalışması veri karmaşasının oluşmasına sebep olur. Buna bağlı olarak da veritabanının yönetimi zorlaşır. Bu durumdan kurtulmak içinde kopyalama/replikastion yapılır. Kopyalama demek bir veritabanının bir veya daha fazla kopyasının aynı anda farklı sunucular üzerinde çalışır durumda olmasıdır. Böylelikle iş yükü dağıtılmış/paylaştırılmış olur. Ya kopyalama banka şubelerindeki veznelerin sayısının birden fazla olması gibi bir şey. Müşteriler (veritabanı üzerinde yapılacak işlemler) bu veznelere (veritabanlarına) gelip işlemlerini (select/insert/update/delete) yaparlar.

Kopyalama işlemini yapabilmek için öncelikle kopyalama modelinin belirlenmesi gerekir. Microsoft SQL Server tarafında işler (jobs) SQL Server Agent tarafından yapılır. Kopyalama işlemi de bir iş olduğu için SQL Server Agent kopyalama işlemini yapar. SQL Server Agent’ın alt birimleri vardır. Bunların her biri bir modele karşılık gelir.

Anlık Görüntü Çoğaltma (Snapshot Replication) yapılmak istenirse veritabanının o anki haliyle alınıp kopyalanır. Anlık kopyalamadan sonra gerçek veritabanında gerçekleştirilen operasyonlar (ekleme, çıkarma, güncelleme vb) kopya veritabanına aktarılmaz. Bu metod en güncel veriye ihtiyaç duyulmayan senaryolarda tercih edilir. Kopya veritabanı statik yani değişmeyen veri içerir. Bu duruma örnek olarak posta kodlarının yeniden düzenlenmesi senaryosunu verebiliriz. Varolan posta kodu tablosunun anlık görüntüsü alınıp ilgili kişiler tarafında işlemler yapılabilir. Posta kodları sürekli değişmediği için bu metodun uygulanması uygundur.

İşlemsel Çoğaltma (Transactional Replication) metodunda çoğaltma yapılmak istendiği zaman ilk olarak anlık görüntü metodu uygulanır. Daha sonra gerçek veritabanının anlık görüntü çekildiği an ile güncel an arasındaki zaman diliminin kayıtları kullanılarak kopya veritabanı üzerinde çalıştırılır. Bu sayede gerçek veritabanı ile kopya veritabanı arasındaki zaman diliminden doğan veri farkı giderilmiş olur. Arada çok az bir gecikmeden doğan veri farklılığı (veritabanının kullanım sıklığına bağlı olarak) bulunabilir. Bu metod sık sık kullanılan veritabanlarında güncel veriyle işlem yapılmak istendiği zamanlarda kullanılabilir.

Birleşik Çoğaltma (Merge Replication) en karmaşık çoğaltma tipidir. Burada bilginin birleştirilmesi ve tek bir güncel bilginin elde edilmeye çalışılması amaçlanır. Birleşik çoğaltmayı bir örnek ile anlatmaya çalışalım. Birden fazla sunucu üzerinde aynı veritabanı bulunsun. Fakat farz edelim ki sunucular arasında ağ bağlantısı olmadığı için haberleşme yapılamıyor olsun. Sadece akşamları tüm sunucular ağ bağlantısını kursunlar. Bu durumda aynı veritabanından sunucu sayısı kadar farklı çeşit olması anlamına gelir. Çünkü her biri başta aynı veriye sahip olan veritabanı üzerinde gün boyu farklı işlemler gerçekleştirirler. Bu durumda tüm bu verilerin zaman değişimine göre birleştirilip en son ve gerçek veriyi gerçek veritabanı üzerine yazması gerekir. Bu işlemler yapılırken veri çakışmaları gerçekleşebilir. Aynı tablonun bir satırındaki bilgi diğer kopya veritabanında farklı bir değere sahip olabilir. Burada hangi bilginin gerçek ya da en son bilgi olduğunu karmaşası yaşanır. Bu nedenle en karmaşık model budur.

Kategoriler
Anlatım Microsoft

Veritabanı Kurtarma/Yedekleme Modeli (Recovery Model)

SQL Server’ın sunduğu kurtarma modeli bir veritabanı özelliğidir. Seçilen kurtarma modeli istenildiği zaman değiştirilebilir. SSMS (SQL Server Management Studio) üzerinde bir veritabanına sağ tıklayıp ilgili bölümlerden kurtarma modelini seçebiliriz. Veritabanı yedeğini alma ya da yedekten geri dönme işlemleri bu modellerin özelliğine göre yapılır. Seçilen model veritabanı trafiğini etkileyeceği için hangi modelin seçileceği büyük önem taşır. Kurtarma modeli işlem kayıtlarının nasıl tutulacağını gösterir. SQL Serverda işlem kayıtlarını tutmamak gibi bir durum söz konusu değildir. Her koşulda da işlem kayıtları tutulur. Fakat bu kayıtların nasıl tutulduğu kurtarma modeline göre değişir.

SQL Server üç veri kurtarma modeli sunar. Bu modeller veritabanı yöneticisinin SQL Server ‘ın kayıt dosyalarını nasıl yöneteceğini belirler ve aynı zamanda bir kriz anında (yanlışlıkla verilerin silinmesi, veritabanının üzerinde bulunduğu diskin bozulması vb) geri kurtarma işlemi için hazırlık yapmasını sağlar. Bahsedilen her üç modelde farklı sebeplere yönelik çözümler olarak tasarlanmıştır. Burada ki çözümler diskte yer tutma ile kriz sonrası geri kurtarma için sağlanacak kayıt dosyalarının ne şekilde tutulduğuyla alakalıdır. Çok ayrıntılı bir kayıt dosyası veri kurtarma için iyidir fakat disk üzerinde çok yer tutar.

Basit Kurtarma Modeli (Simple Recovery Model)

Bu model adından da anlaşılacağı üzere sadedir. Bu yaklaşımda SQL Server minimum miktarda işlem (transaction) kaydını tutar. SQL Server, veritabanı her işlem kontrol noktasına (transaction checkpoint) geldiğinde, işlem kayıtlarının bir kısmını keser. Bu modeli kullanan veritabanlarında, tam (full) ya da diferansiyel (differential) yedekten geri yükleme yapılabilir. Fakat geri yükleme yedek alınan yazana döner. Yani örnek olarak veritabanı silinmeden on gün önce yedek alınmışsa, yedekten geri yükleme yaptığımız zaman o gün ki hali neyse o şekilde gelir. Bu nedenle aradaki on günlük yeni ada değişmiş veri kaybolur.

Tam Kurtarma Modeli (Full Recovery Model)

Bu modelde, SQL Server, işlem kayıtlarının (transaction logs) yedeği alınana kadar onları korur. Bu model sayesinde, olası bir krize karşı bir kriz planı elde bulundurmak açısından işlem kayıtlarının yedeğiyle birleştirilmiş tam ve ya diferansiyel veritabanı yedeği oluşturulabilir. Herhangi bir nedenden dolayı veritabanında bir hata meydana geldiğinde bu model sayesinde geri yükleme konusunda yeterince esnek davranabileceksiniz. Bununla birlikte tam kurtarma modelinin diğer bir özelliği olan istenilen ana geri yükleme de yapılabilir. Burada istenilen ana geri dönüşten kasıt şudur; düşünelim ki bir yıldır var olan bir veritabanımız var. Bu veritabanının bir kısmı bir hafta önce yanlış yazılan bir sorgu yüzünden silindi veya değişti. Bizde bu hatayı geç fark etmiş olalım. Bu durumda yedekten geri yükleme yapmamız gerekir. Fakat veritabanı için bir hafta öncesindeki hali gerekiyor bize. Tam kurtarma modeli sayesinde istediğimiz ana geri dönüş yapabiliriz. Fakat bu modelle alınan yedekler disk çok yer tutar.

Toplu İşlem Kurtarma Modeli (Bulk-Logged Recovery Model)

Bu modelin özel bir amacı vardır. Tam kurtarma modeli gibi davranır. Tek fark ise toplu işlemlerin nasıl üstesinden geldiğidir. Bu modelde toplu işlem kayıtları işlem kayıtlarında minimum düzeyde tutulur. Bu şekilde kayıt tutmak önemli miktarda işlemci yükünü azaltır fakat istenilen zamana geri yükleme yapmayı engeller. Bu nedenle bu modeli sürekli kullanmak yerine toplu işlem yapılmak istendiğinde tanımlı modeli bu modelle değiştirip işlerin yapılmasıdır. Daha sonra işlemler bitince önce ki modele geri dönüş yapılarak iş yükü azaltılmış olur. Aynı zamanda istenilen ana geri yükleme özelliği (eğer önceki model tam kurtarma modeliyse) kaybedilmemiş olur.

 

Kategoriler
Anlatım Microsoft

Saklı Yordamlar (Stored Procedures)

Saklı yordamlar tek çalışma planı (single execution plan) üzerinden çalışan T-SQL ifadelerinden oluşur veya bir Microsoft .Net CLR (Common Language Runtime – Ortak Dil Çalışma Zamanı) metoduna referans gösterir. T-SQL kodlarının el verdiği oranda tıpkı bir programlama dili gibi yordam yazmak mümkündür. Fakat yazılan kod çoğu zaman bir tablo üzerinde çalışır. Yani veritabanı üzerindeki bir tabloda (ya da tablolar üzerinde) işlem yapacak kodlardır.

Saklı yordamlar daha önceden yorumlandıkları için hızlı çalışırlar. Bunun ilk sebebi önceden derlenmiş olmasıdır. Fakat derleme işlemini her çalışmada tekrar yapması istenebilir. Bunun için RECOMPILE anahtar kelimesi kullanılır. Ayrıca tablolarda veri işleyen üçüncü parti programlara oranla veri alışveriş hızı nedeniyle daha hızlıdırlar ve bu nedenle performans konusunda da iyilerdir denebilir. Çoğumuzun bildiği gibi veritabanında bilgiler tutulur ve bu bilgiler şirket için çok değerlidir. İç bir şirket, bilgilerinin ele geçirilmesini istemez. Yani veritabanı bilgi güvenliği çok önemlidir. SQL Server üzerinde bir dizi işlemi üçüncü parti program kullanarak yapmak tehlikelidir çünkü üçüncü parti programların ne derece güvenli olduğunu bilmek her zaman mümkün olmaz. Bu sebeple güvenlik açısından da saklı yordamları kullanmak çok önemlidir. Aksi halde veritabanı üzerindeki bilgiler farkında olmadan başkalarının eline geçebilir. Bunlara ek olarak, saklı yordamlar içerilerine parametre alabilirler. Bu sayede parametreye verilen farklı değerler sayesinde farklı sonuçlar elde etmek mümkündür. Saklı yordamlar çalıştırıldıktan sonra bir değer veya bir satır da döndürebilirler. Satır döndürme işlemini imleçler (cursor) sayesinde yaparlar. Saklı yordamlarda bir parametrenin girdi parametresi mi yoksa çıktı parametresi mi olduğunu belirtmek için INPUT ve ya OUTPUT anahtar kelimeleri kullanılır. Tahmin edeceğiniz gibi INPUT girdi parametresidir ve OUTPUT çıktı parametresidir, yani sonuç olarak döndürülecek değer bu parametrededir. Bu anahtar kelimeler tanımlamanın sonuna yazılır. Bunlarla birlikte, saklı yordamlar içerisinde değişken tanımlamakta mümkündür. Tanımlamayı DECLARE komutuyla yaparız. Fakat burada dikkat etmemiz gereken şey bir parametre veya değişken tanımlarken isimlerin başına @ işaretini koymamız gerekir. Örnek olarak, DECLARE @parametre1 varchar(10) INPUT ya da DECLARE @parametre2 varchar(10) OUTPUT gösterilebilir. Parametre ve değişkenleri kullanırken bir değer atamak istiyorsak SET komutunu kullanırız.

Saklı yordamlar geçici ve ya kalıcı süre için oluşturulabilirler. SQL Server sistem saklı yordamlarının başına sp ön ekini koyar. Örneğin sp_who gibi. Bu nedenle saklı yordamlara isim verirken başına sp koymamaya özen gösterilmelidir. Eğer geçici yerel bir saklı yordam oluşturmak istersek saklı yordam adının önüne # işaretini koymamız gerekir. Eğer global bir saklı yordam oluşturmak istersek bu durumda ##prosedür_ismi şeklinde yazmamız gerekir. Saklı yordamlar başka bir saklı yordam içerisinde, sql sorgusu içerisinde, tetikleyici (trigger) içerisinde veya üçüncü parti bir yazılım içerisinden çağırılabilirler.

En basit anlamda T-SQL kodu oluşturmak için

CREATE PROCEDURE yordam_adı
AS
BEGIN
Değişkenler, sorgu cümleleri vb
END

 

Şeklinde bir yazım yeterlidir. Fakat bu son derece sade bir saklı yordamdır. Daha ayrıntılı olarak bir saklı yordam oluşturmak için aşağıdaki ayrıntılı kod da kullanılabilir. Fakat bu kod aslında tüm kullanım seçenekleriyle birlikte verilmiştir. Bir saklı yordam oluşturmak için aşağıdaki kodun hepsini yazmaya ilgili yerleri değiştirmeye gerek yoktur. (Aşağıdaki ayrıntılı örnek referans kodu SQL Server Books Onlinedan alınmıştır.)

CREATE { PROC | PROCEDURE } [schema_name.] procedure_name [ ;number ]
    [ { @parameter [ type_schema_name. ] data_type }
    [ VARYING ] [ =default ] [ OUT | OUTPUT ] [READONLY]
    ] [ ,…n ]
[ WITH <procedure_option> [ ,…n ] ]
[ FOR REPLICATION ]
AS { <sql_statement> [;][ …n ] | <method_specifier> }
[;]
<procedure_option> ::=
    [ ENCRYPTION ]
    [ RECOMPILE ]
    [ EXECUTE AS Clause ]
 
<sql_statement> ::=
{ [ BEGIN ] statements [ END ] }
 
<method_specifier> ::=
EXTERNAL NAME assembly_name.class_name.method_name

 

Saklı yordamları çalıştırmak için EXEC ifadesini kullanırız. Kaldırmak için ise DROP ifadesi kullanılır. Kullanım şekilleri aşağıdaki gibidir.

EXEC saklı_yordam;

DROP PROCEDURE saklı_yordam;

Kategoriler
Anlatım Microsoft

Common Language Runtime (CLR)

CLR kullanan geliştiriciler özel bir programlama dili kullanmaz. C# veya VB.NET gibi desteklenen çeşitli dillerle programı yazarlar. Daha sonra derleme zamanında (compile time), bir .NET derleyicisi bu kodu alıp CIL koduna dönüştürür. Daha sonra çalışma zamanında (runtime) CLR’ın just-in-time (tam zamanında) derleyicisi CIL kodunu işletim sistemine uygun koda (native code) dönüştürür. Buna alternatif olarak CIL kodu ayrı bir basamakta önceden planlanmış çalışma zamanı şeklinde ana koda (native code) dönüştürülebilir. Bu dönüşüm Ana İmaj Üreticisi (Native Image Generator – NGEN) tarafından yapılabilir. Bu metodu kullanmak sonraki çalışmalarda CIL kodunu ana koda dönüştürme işlemini atlar ve program daha hızlı çalışır. Diğer CLI uygulamaları Windows dışı işletim sistemleri üzerinde çalıştırılsa da Microsoft’un uygulamaları sadece Microsoft Windows işletim sistemleri üzerinde çalışır. Tüm konuyu özetlemek istersek, CLR sayesinde desteklenen dillerde bir program yazarız. Daha sonra bu programı derleme zamanı derleyicisiyle CIL koduna yada diğer adıyla bitkoduna dönüştürürüz. Bu sayede her işletim sisteminde çalışabilecek bir kod elde etmiş oluruz. Daha sonra yazdığımız programı hangi işletim sistemi üzerinde çalıştırmak istiyorsak çalışma zamanı derleyicisiyle derler programı çalıştırırız.

CLR’ın yanında, en az onun kadar kullanışlı bir diğer ek öğe SQLCLR yada SQL CLR’dır. SQLCLR mantık olarak CLR gibi çalışır. Burada ki tek fark kodu SQL içine gömebilmektir. Saklı yordamları (stored procedure) kullanarak SQL Server üzerinde bir program çalıştırabiliriz. Örneğin bir saklı yordam içinde bir sorgu yazdık. O yıl çok kar elde ettik ve yeterince iyi çalışanları daha da gayretlendirmek için maaşlarına zam yaptık. Ayrıca bu mutlu haberi onlarla paylaşmak istiyoruz. Sorguda sonunda ilgili çalışanların telefon numaraları dönüyor. Bu yazdığımız saklı yordam içine SMS programını gömerek sorgu sonunda dönen telefon numaralarına SMS atıyoruz.  

Kategoriler
Anlatım Bilgisayar Bilimleri Linux

Linux Mount İşlemi

Bizim genel olarak dosya sisteminden anladığımız olay işte efendime söyleyeyim resim, müzik, klasörler işte atıyorum film formatları, ıdı ve bıdıdır. Evet aslında bir bakıma öyle çünkü dosya sistemleri üzerlerinde duran dosya formatlarını (jpeg, gif, mp4, mp3, avi, xls, ppt, docx vs vs vs..) anlarlar. Yalnız kendi beyinleri yok bunların. Yani gidipte sizin usb belleğiniz aa benim içinde mp3 var çalıp oynayayım demez. İşletim sistemleri bu tip şeyleri yapar. Buna bağlı olarakta her işletim sisteminin anladığı dosya sistemi ve dosya formatı vardır. En en en açık ifadeyle şöyle bir toparlamak gerekirse, dosya sistemi depolama ünitelerini kullanmaya (çünkü ham olarak bir diski kullanamazsınız, üzerinde bir dosya sistemi olmak zorundadır) yarar. Dosya formatları da dosyaları kullanmaya yarar. Hayalinizde nasıl canlandırsanız güzel olur diye düşünüyorm .. mm bulamadım.. tmm buldum ama çok uymamış olabilir, idare edin.. Düşünün ki bir arsa var. Fakat sadece bir arazi bu (ham depolama ünitesi, üzerinde dosya sistemi yok) üzerinde ev vs yok. Biz o evi kullanmamız için odalar yapmalıyız (dizinler yada dosyaların bulunduğu konumlar gibi), yerleri döşemeliyiz, işte mesela elektrik hattı çekilmeli sonra fayans vs gibi alt yapısal şeyleri yapmalıyız. İşte bunlar dosya sistemidir. Bizim kullandığımız eşyalarsa dosya formatlarıdır. Ne gibi? Bardak ve sürahiyi düşünün ikisininde içine sıvı şeyler konur. Bu bir yazı editörü gibi yani bir txt yada docx gibi.. Yani dosya formatı gibi. İkiside sıvıları depolar, aynı txt ve docx in yazıları depoladığı gibi.. Umarım daha açık olmuştur. Evet kısa bir dosya sistemleri açıklamasından sonra gelelim dosya sistemlerini monte etme (mount) işlemine..


İlk olarak anlamamız gereken şey şu; elimizde bir dosya sistemi var (yani bir usb bellek yada harici disk yada işte bilmiyorum harici cdrom bile olabilir.. çünkü yukarıda da dediğimiz gibi işletim sistemlerinin alması için bir dosya sistemi bunlar üzerinde olmalı. Bu sebeple depolama ünitelerine dosya sistemi demek mümkündür.. garip ama deniyor işte..) neyse işte elimizdeki bu dosya sistemini bir yere monte etmemiz gerekiyor ki sistem görsün. Bu sebeple bizde ubuntuda (kendileri bir linux dağıtımı, bilmeyenler için) diski işletim sistemine monte etmek için bir yer belirtmemiz gerekiyor. Tıpkı otopark görevlisi gibi. Abi sen buraya geç hop sen üst kata, hey sen buraya gel şuraya gir gibi.. Hani oluyor ya düğünlerde abi gel şöyle yanaş diyorlar vs onlar gibiyiz yani. Biz söylüyoruz sen gel bakalım buraya seni sistemde şu klasörün altına monte ediyorum, sen burada dur diyoruz. Tabi monte etmek için bir komuta ihtiyaç var. Bu komut “mount” komutudur. Montalama işleminde önemli olan bir husus, işletim sistemi sizin dediğinizi yani sadican harici sürücüyü anlamaz. O deli tamam mı, Losttaki Sawyer gibi isim takıyor ona buna, bu yüzden sizin onun taktığı ismi öğrenmeniz gerek. Bunun için “dmesg” komutunu daha hiç bir şey yapmadan komut satırına yazmalısınız. Çıkan uzuuun yada kısa listede şöyle bir şeyler olmalı;

[ 8.168235] usb-storage: device scan complete
[ 8.168834] scsi 5:0:0:0: Direct-Access Seagate Portable 0130 PQ: 0 ANSI: 4
[ 8.169493] sd 5:0:0:0: Attached scsi generic sg2 type 0
[ 8.170135] sd 5:0:0:0: [sdb] 976773168 512-byte logical blocks: (500 GB/465 GiB)
[ 8.170784] sd 5:0:0:0: [sdb] Write Protect is off
[ 8.170794] sd 5:0:0:0: [sdb] Mode Sense: 2f 08 00 00
[ 8.170796] sd 5:0:0:0: [sdb] Assuming drive cache: write through
[ 8.172145] sd 5:0:0:0: [sdb] Assuming drive cache: write through
[ 8.172150] sdb: sdb1
[ 8.174037] sd 5:0:0:0: [sdb] Assuming drive cache: write through
[ 8.174042] sd 5:0:0:0: [sdb] Attached SCSI disk
[ 18.776423] udev: starting version 147

Burada önemli olan kısım kırmızyla yazılmış olan sdb:sdb1 kısmı. İşte bu sdb1 ismi işletim sisteminin o harici sürücüye taktığı isim. (Anladığınız üzere montalama işlemi için öncelikle harici zımbırtı her neyse onu bilgisayara takmanız gerekir.) komutu biliyoruz. Adını da öğrendik. Son olarak diskin nerede olduğunu ve nereye monte edeceğimizi bilmemiz gerekiyor. Nerede olduğu bizim elimizde değil. İşletim sisteminin tasarımından gelen bir şey diskin nerede olduğu. Bu ne demek? Takılan disk yada harici şey işletim sisteminde bir yerde duruyor. Ubuntuda ve genel olarak unix ve linux dağıtımlarında kök (root gösterim olarak / ) ana dizini içindeki dev dizinde olur. Biz nereye monte edeceksek o da ztn aklımızda. Burada işlemleri süper kullanıcı olarak yapacağız. Bu sebeple komut satırına sudo yazıp şifreyi yazarak süper kullanıcı oluyoruz. Şimdi artık montalamayı yapabiliriz. komut satırına;
dmesg // adının ne olduğunu bulmak için
mount /dev/(dmesgten öğrendiğimiz ad) /(monte etmek istediğimiz yerin adı)

En genelde taa süper kullanıcı olup, adının sdb1 olduğunu ve masaüstüne monte etmek istediğimizi varsayalım;
sudo
(şifre)
dmesg
mount /dev/sdb1 /home/sadican/Desktop

(İkinci yol)
dmesg
sudo mount /dev/sdb1 /home/sadican/Desktop
(süper kullanıcı şifresi)

Eğer monte ettiğimizi kaldırmak istiyorsak bu durumda komut olarak “umount” komutunu kullanırız.
sudo umount /home/sadican/Desktop

Hepsi bu kadar biraz uzun oldu ama umarım anlamışsınızdır..
Herkese iyi günler dilerim..
sadican